Gustave Flaubert’in romanı Madam Bovary, 19. yy edebiyatının en gözde eserlerindendir. Romanda aktarılan hikayenin konusu bugün için oldukça klişe gibi görünebilmesine rağmen zina peşinde bir kadının bu denli gerçekçi tasviri o dönem için ezber bozan bir yöntemdi. Aslında cerrah olan babasının çevresinden esinlenerek yazdığı bu romanın kurgusu, Flaubert ve yayıncısının müstehcenlikten ötürü yargılanmasına sebep olunca aydın çevreler tarafından öfkeyle karşılandı ama Flaubert güçlü bir savunmayla beraat etmişti.
Romanın yazarı Flaubert, Fransa’da büyük bir toplumsal değişim zamanı sırasında yaşadı. 1789 Fransız devriminden sonra neredeyse yok olmaya yüz tutmuş aristokrasinin yerine işadamlarından ve tüccarlardan oluşan farklı bir sınıf türemişti. Burjuvazi olarak nitelendirilen bu orta sınıf sonradan görme kaba ve maddeci davranışlarından ötürü elit bir çevrede yetişmiş Flaubert’in nefretini kazanmıştı. Bu öfkenin en iyi yansıtıldığı romanlardan birisi de Madam Bovary’dir. Öyle ki romana alt başlık olarak kullandığı ‘Kırsal Gelenekler’ başlığı bu küçümseyici öfkeyi en iyi şekilde yansıtmıştır.
Flaubert romanı 5 yıllık bir süre içinde yazmıştır. Flaubert kullandığı her betimleme için tam karşılık gelen sözcüğü bulmak zorunda olduğuna inanarak her bir sözcük seçimi için harcadığı süre romanın bu kadar uzun sürede tamamlanmasına sebep olmuştur. Arkadaşları onu bu projeyi kenara bırakması yönünde zorlamış olmalarına rağmen Flaubert, bitirene kadar kendisini sadece bu romana adamıştı.
Konusu
Bir edebiyat klasiği olan Madam Bovary, rahibeler tarafından kırsal bölgede yetiştirilen bir kadının hikayesidir. Burjuva bir doktorla evlendikten sonra beklentilerinin dışında bir yaşamla yüzleşen Emma Bovary evliliği ile alakalı ciddi bir hayal kırıklığı yaşar. Öyle ki annelik dahi onu evliliğinde mutluluğa taşımaz. Evliliğinde hissettiği eksikliğin aşk olduğuna ve evliliğine dair özlemlerinin gerçekleşmemesine dayalı olarak bir süre sonra ne istediğini bilemez hale gelir. Hasretini çektiği eksikliğini hissettiği aşk duygusunu, yaşadığı iki yasak ilişkiyle bulmaya ve tamamlamaya çalışır ama ikisinden de hüsranla ayrılır. Bir süre sonra kendisini çok para harcama alışkanlığına kaptırınca ve ağır bir borç yükü altına girince ümitsizlik içinde kendini zehirleyerek öldürür.
Roman kısacası evliliğe ve hatta hayata dair büyük hayalleri olan olan ama beklentileri yerine gelmeyen Madam Bovary’nin hayatını daha anlamlı kılmak adına aşkı aradığını zannederken aslında heyecanlar kovalaması, buldugunu zannedip hüsrana uğraması ve yine bu aşkları uğruna yaptığı borç batağı sonucunda intiharı ile final yapışının öyküsüdür. Dönemin edebi akımı Romantizmin yaygın hayalci yaklaşımına bir tepki olarak da ortaya çıkan bu roman, Realizm akımının ilk ve en önemli örneklerindendir. Öyle ki Emma’nın intiharı, kendince haketmediğini düşündüğü bir hayatı yaşamak zorunda kalmasına yönelik çaresiz bir isyan olarak kitabın en realist yanıdır da diyebiliriz.