Bu yazımızda Carpe Diem Ne Demek sorusuna cevap arayacağız.
Edebi eserlerin beyaz perdeye aktarılmasına prensip olarak karşıyım. Çünkü yapılan filmler dayandıkları kitaplara nazaran bir çok mühim detayı atlayarak daha kolaycı bir anlayışla muhatabını karşılar. Kitap okurken, aktarılan karakterlerden tutun da olaylara kadar her şeyi zihnimizde biz hayal ederiz. Filmlerde ise yönetmenin kısıtlı imkanları ile okuyucunun hayallerini beyaz perdede görüntülemesi çoğu zaman başarılı sonuç vermez.
Fakat Ölü Ozanlar Derneği isimli eser film senaryosu olarak yazılıp filmi çekildikten sonra kitaba dönüştürülen nadir eserlerdendir. Ölü Ozanlar Derneği, Robin Williams’ın oynadığı ve Peter Weir’in yönettiği 1989 yapımı bir filmdir.
Senaryo, Tom Schulman tarafından yazılmıştır. Öyküsünü benzer bir okulda edindiği kendi deneyimlerine dayandırmıştır. Ana karakter John Keating için ilham kaynağı ise yine kendi öğretmeni Samuel Pickering’e dayanır.
Film lokasyon olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeydoğusunda aristokrat bir devlet okulu olan ultra muhafazakar ve son derece prestijli Welton Akademisi’nde geçmektedir.
Ana tema olarak öğrencilerine dersleri aracılığıyla kendi potansiyellerini görmeleri için ilham veren yenilikçi bir İngilizce öğretmeni olan John Keating’in hikayesi aktarılır. Halbuki 1959 yılında yenilik ve değişim, Welton Akademisi’nde hoş karşılanmaz. Oturmuş olan teamül ve geleneklerin dışına çıkılması asla mümkün kılınmaz.
Film, Robin Williams gibi bir oyunculuk dehasının da katkısıyla dünya çapında bir başarı yakalar ve dört dalda Akademi Ödülüne aday olup en iyi orijinal senaryo dalında Oscar’ı kazandığında başarısını perçinler.
Ölü Ozanlar Derneği Filminin Konusu
1959 yılında utangaç karakteri ile bilinen Todd Anderson, lise son sınıf için seçkin bir okul olarak bilinen yatılı okul Welton Academy‘e başlar.
Welton’daki en umut veren öğrencilerden biri olan Neil Perry, Todd’un oda arkadaşı olur. Todd, hızlı bir şekilde oda arkadaşının çevresiyle yakınlaşır. Bunlar haşarı Charlie Dalton, romantik Knox Overstreet ve başarılı Richard Cameron gibi karakterlerdir.
Çocuklar yeni gelen İngilizce öğretmenleri Bay Keating’in eğlenceli, alışılmışın dışında ve öğrencilerin aktif katılımını sağladığı canlandırmalarla ders yapan biri olmasına oldukça şaşırırlar. Bay Keating, öğrencilerini hayatlarını sıradanlıktan çıkarıp olağanüstü hale getirmeye teşvik eder ve bu duyguyu onlara Latince “Carpe Diem” (Anı Yaşa) sloganı ile geçirmeye çalışır.
Ne yazık ki yaşamın sürprizlere gebe bırakılması ve her günün rutini reddeden bir anlayışla yaşanması fikrine dayalı bu yaşam tavsiyesi pratik uygulamalarla da birleşince okul yöneticilerinin dikkatini çeker ve negatif bir etki yaratır.
Öyle ki John Keating’in uygulamalarına ilham verici dersleri sırasında öğrencilerine hayata farklı bir perspektiften bakmaya çalışmaları gerektiğine dair bir örnek olarak sıralarına çıkıp ayakta durmaları filmde sunulan en önemli örnektir. Onlara şiir kitaplarının açıklayıcı giriş bölümünü yırtıp atmalarını söylemesi ve avluda kendi yürüyüş tarzlarını yaratmaya teşvik etmesi de diğer örneklerdir.
Halbuki bu bireysel özgürlüğü ön plana çıkaran yaklaşım, Welton Akademisi’nin empoze ettiği değerlerin tam zıttıdır.
Zaten geleneksel kalıplara sıkışmış, sürprizlere kapalı, her şeyin kural ve kaidelerle net bir şekilde belirlendiği, yeniliğe kapalı ve değişime oldukça tereddütlü bir yönetim anlayışının hüküm sürdüğü okulda gelenekselciliğin sunduğu konformist tavır, kurallar, kaideler ve onur kodları başlığı altında öğrencilere empoze edilirken Bay Keating’in uygulamaları ile taban tabana zıt bir görüntü verilmeye başlanır.
Bu durum özellikle eğitim öğretim anlayışı ve yöntemleri ile katı ve arkaik bir müdür olan Gale Nolan’ın da dikkatini çeker.
Film ilerledikçe öğrencilerden Neil Perry, Bay Keating’in Welton’da bir zamanlar öğrenciyken gizli ve okul yönetimi tarafından onaylanmamış bir dernek olan “Ölü Ozanlar Derneği’nin üyesi olduğunu keşfeder. Neil, Bay Keating’in de desteği ile arkadaşları ile birlikte bu derneği yeniden başlatır. Her gece arkadaşları ile birlikte izinsiz olarak kampüsten ayrılıp beraberce şiir okudukları bir mağaraya giderler. Sadece şiir okumakla kalmazlar, birbirlerinin yaratıcılıklarını da teşvik ederler.
Zaman ilerler ve Bay Keating’in dersleri ve derneğe olan ilgisi ve desteği, öğrencilerine hayatı kendi istedikleri minvalde oluşacak şartlarda yaşamaları için ilham ve nasihat aracı olarak iyice yerleşir.
Örneğin, romantik kişiliği ile ön plana çıkan Knox Overstreet, çok güzel bir kız olan ve bir futbolcuyla çıkan Chris Noel’in, yani aşkının peşine düşer.
Yine misal, Neil Perry, soğuk ve otoriter babasının tiyatroda bir kariyer peşinde koşması yerine tıp fakültesine gitmesini istemesine rağmen, oyunculuk tutkusunun peşinden gider ve Bir Yaz Gecesi Rüyası isimli oyunun yerel yapımında başrolü kazanır.
Bay Keating ayrıca Todd’un içe kapanık halinden kurtulmasına ve kabuğundan çıkmasına yardım eder. Potansiyelinin ortaya çıkmasına yardımcı olmak için kendini ifade etme egzersizlerine götürür. Bu egzersizler, Todd’un sınıfın önünde kendiliğinden bir şiir yazmasıyla başarılı bir şekilde sonuçlanır.
Maalesef, Charlie Dalton aldığı ilham ve nasihat ile biraz fazla ileri gider ve okul gazetesinde Ölü Ozanlar Derneği’nin imzası ile kızların da Welton’a kabul edilmesini talep eden bir makale yayınlar. Okul müdürü Nolan, Charlie’ye derneğe başka kimlerin üye olduğunu söylemesi için fiziksel şiddet uygular ancak o ispiyonculuk baskısına boyun eğmez.
Sonuç alamayan Nolan sorunun kaynağı olarak gördüğü Keating’i, öğrencilerini otoriteyi sorgulamaktan caydırması gerektiği konusunda uyarır, aksi takdirde kendi sonuçlarıyla yüzleşeceğini de ekler.
Neil’in babası oğlunun Bir Yaz Gecesi Rüyası isimli oyunda oynadığını fark eder ve ilk performansının hemen akabinde bu işlere vakit harcamamasını isteyerek oyunculuğu bırakmasını ister. Neil yıkılır ve tavsiye için Bay Keating’e döner. Öğretmeni ona, oyunculuk konusundaki ciddiyetini göstermek için, tavrını korumasını ve babasına karşı çıkmasını tavsiye eder. Ertesi gün Keating, babasıyla konuşup konuşmadığını sorduğunda Neil yalan söyler ve babasının okul ödevlerinin zarar görmemesi koşuluyla oyunculuk kariyerine devam etmesine izin verdiğini söyler.
Maalesef, babasının gösteride beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıp oğlunu eve götürmesi ile yalan ortaya çıkar. Babası oğlunun kendini dinlememesinin kızgınlığı ile ona kendisini askeri okula göndereceğini söyler. Çünkü babasına göre Harvard’a gidip tıp okumak için askeri okul ya da benzeri disiplinli bir okulda eğitim alınması oğlunun karşısına çıkacak fırsatları değerlendirmesi için şarttır.
Fakat maalesef babasının hayallerini önemsememesi karşısında perişan olan ve babasından çok korkan Neil, ne yapacağını bilemeyerek intihar eder.
Müdür Gale Nolan, Perry ailesinin isteği üzerine intiharla ilgili bir soruşturma başlatır.
Ölü Ozanlar Derneği’ndeki kendi üyeliği nedeniyle cezadan kaçmaya çalışan Richard Cameron, Nolan’ın da o yönde teşviki ve baskısı ile Neil’in ölümünün tamamen Keating’in hatası olduğunu belirten sahte bir itirafta bulunur. Kendisi de dahil olmak üzere üye olan diğer öğrencilerin kimliklerini de ifşa eder. Charlie Dalton onur kodunu bahane ederek itirafını yumuşatmaya çalışan Richard Cameron’a sert çıkar. Ancak Cameron okuldaki geleceklerinin daha önemli olduğunu vurgulayarak arkadaşlarını suçu Bay Keating’e yüklemeye çağırır. Charlie, Cameron’u reddeder ve yumruklar, bu da onun okuldan kovulmasına neden olur.
Filmin sonunda çocukların her biri, Cameron’ın sahte itirafının altına imza atmak için Nolan’ın ofisine çağrılır. Todd’un sırası geldiğinde imzalamak istemez, ancak diğerlerinin imzaladığını görünce çaresizce imzalar.
Bu soruşturma sonucunda Keating okuldan kovulur ve müdür Nolan onun derslerini kendi vermeye başlar.
Keating, okuldan ayrılacağı gün sınıf içerisindeki küçük odadan bazı kişisel eşyalarını almak için dersi böler. Eşyalarını alıp çıkarken göz göze geldiği Todd mektubu imzalamaya zorlandıklarını ve Neil’in ölümünün onun hatası olmadığını dersi bölerek yüksek sesle söyler. Nolan’ın tüm çabalarına rağmen Keating tam sınıftan çıkmak üzereyken Todd aniden ayağa kalkar, sırasının üzerine çıkar ve Keating’i “Kaptan! Kaptanım!” diye selamlar.
Knox, Steven, Gerard’ın da içinde olduğu sınıfın yarısı Todd’u takip ederek aynı şeyi yapar ve Bay Keating’i selamlarlar.
https://www.youtube.com/watch?v=eiOojrpXWBE
Ünlü şair Walt Whitman’ın Amerikan edebiyatına hediye ettiği ”Oh Captain, my Captain” isimli şiire atıfta bulunarak derste kendisine o şekilde seslenilmesini istemiş olan Bay Keating, öğrencileri tarafından o mısralarla uğurlanarak onore edilmiştir.
Walt Whitman’ın bu şiiri, Mehmet Fuat tarafından yapılan Ey Kaptan! Canım Kaptanım! ve Can Yücel tarafından yapılan Oy Reis! Koca Reis! başlıkları ile Türkçeye çevrilmiştir.
Bu şekilde onore edilmekten derinden etkilenen Keating öğrencilerine teşekkür eder, sınıfı terk eder ve film son bulur.
Ölü Ozanlar Derneği Filmi’nin Verdiği Mesajlar
Okullarda verilen eğitimi çocuklara olaylara sığ ve dayatılan tekil bir bakış açısıyla bakmamaları gerektiği konusunda aydınlatmanın bir yolu olarak sunan film bana göre 3 ana mesaj verir;
İlk verilen mesaj, kim olduğunuz değil, yaptığınız şeyin sizi tanımladığıdır.
Dolayısıyla önünüze çıkan fırsatları size dayatılan önyargılarla karşılamayın ve fırsatlara açık olun. İnsanlar kendilerini tanımlarken başardıklarını kriter alırlar. Başarıya açık olmanın yolu da fırsatlara açık olmaktan geçer. Dolayısıyla Keating’in öğrencilerini alışkanlıkları doğru otursun diye konfor dairesinin dışına çıkmaya zorlaması bu minvalde gerçekleşen bir eylemdir. Sürekli olarak olabilecek en kötü şeyin o kadar da kötü olmadığını göstermeye çalışıyor ve onun cesaretlendirmesiyle çocuklar, düşündüklerinden çok daha fazlasını risk alarak yapabileceklerini keşfediyorlar.
İkincisi, Keating, öğrencilerine bir şeyi çözemediğiniz zaman ona yeni bir perspektiften bakma zamanının geldiğini aktarır.
Hatta herhangi bir konuyu çözerek gündemden düşürdükten sonra o konuya tekrar bakılmasını tavsiyeler. Çünkü okonunun genel geçer bir özellik kazanarak statüko haline dönüşmemesi gerektiği mesajını verir. Bunun ise kolektif düşünce ile değil bağımsız düşünme ile gerçekleşeceğini iddia eder. Çünkü uzun süre önce uzlaşı ile yerleşmiş bir kolektif düşünce, geleneği ve tabuyu doğurur. bBeysel düşünce yaratıcılığı teşvik eder ve bunları yeniler. Dolayısıyla yeni ve yenilikçi yollarla düşünmenin sağlanması için bireysel düşüncenin serbestiyeti şarttır. Elbette filmde öğrencileri teşvik etmesi Keating’in işine mal olur. Fakat düşünceleri ve uygulamaları ile öğrencileri üzerinde yaşamlarını değiştirici bir zihinsel devrimin izlerini bırakır. Bu da fazlasıyla yeterlidir.
ve son olarak Carpe Diem – yani Anı Yaşa sloganı.
Keating, dayatılan kurallara körü körüne tabi olarak hayatı ve getirdiklerini kaçırmamalarını söyler. Çünkü şöyle bir gerçek vardır ki; bugün harcadığımız zaman sonsuza kadar kayboldu ve geri gelmeyecek.
Dolayısıyla dolu dolu yaşanmamış ve hakkı verilmemiş her dakika boşa geçmiş sayılır. Hülasa kısıtlı sayıda ki günlerimizi zayi etmemek gerek.
Vesselam…
OY REİS! KOCA REİS!
Oy reis, koca reis, alnımızın akıyla döndük seferden. Savuşturup onca belâ, onca fırtınayı, sonunda murada erdin. İşte liman, bak, çanlar çalıyor, bayram ediyor ahali, Gördüler pupa yelken geliyor, gözü pek, gözü yeşil yelkenli. Neyleyim, neyleyim ki ama... Bu kan damlalarını nideyim? Gayri uzanmış güverteye reis, Soğumuş ellerini mi öpeyim? Oy reis, koca reis, kalk da şu çanları dinle bari! Baksana, senin bayrağın çekilen, senin şarkın söyledikleri! Senin için bu çiçekler, senin için toplaştılar sahillerde, Seni çağırıyorlar, bak, senin adın geziyor dillerde! Gel, reis ağacığım benim, Kolumun üstüne yatırayım seni. Çoktan öldüğünü unuttum ama, Bu kan damlalarını nideyim? Reis cevap vermiyor sözüme, dudakları söylemez olmuş, Ağam kolumu duymuyor bile, ne yüreği ne kalbi kalmış. Sağ salim demir attı gemi, bitti artık sona erdi sefer, Savuşturup onca belâyı, kazanılan bir güzelim zafer. Bayram etsin sahil, çalsın davullar! Yalnız bırakın beni gideyim!... Reisin yattığı güvertenin üstünde Böyle dolaşmayıp da nideyim?