Özellikle Osmanlı’nın siyasi ve toplumsal hayatını gözlemleyen yabancı seyyahlar, elçiler yada köle düşmüş kişiler tarafından yazılmış anılar/seyahatnameler her zaman ilgimi çekmiştir. Örneğin bunların en önemlileri arasında Türkis Noyan’ın çevirilerini yaptığı Lubenau Seyahatnamesi yada Stephan Gerlach’ın Türkiye Günlüğü bence son dönemde ön plana çıkan yayınlardandır.
Bu haftasonu elime geçen kitaplardan birisi de Theodoros Spandunis tarafından 1538 senesinde yazılmış bir kitap. Yazar ilginç bir karakter çünkü Bizansta hüküm sürmüş hanedan ailelerinden Kantakuzenos’ların soyundan geliyor. Daha da ilginci annesi vefat edince gözetimine verildiği Doğu Makedonyada yaşayan büyük halası Mara, Sultan II. Murad’ın eşlerinden. Sultan II. Murat öldüğünde sonraları Fatih namıyla anılacak Sultan II. Mehmet, analığı Mara’ya Serez taraflarında bir çiftlik bağışlayarak yaşamını garanti altına alıyor. Kaderin ilginç bir cilvesi olsa gerek ki, yazar da fetihten sonra Fatih’in analığının gözetiminde büyüyor.
Necdet Balta tarafından dilimize çevirilmiş Kitap Yayınevinden çıkan Osmanlı Sultanları isimli bu eser, yazarı Theodoros Spandunis tarafından sonradan Kral II. Henry olacak Valois hanedanından Fransa veliaht prensi Henry’e adanmış. Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren Sultan Süleyman’a kadar olan padişahların, öldürülen şehzadelerin ve önemli olayların özetlendiği kitapta Osmanlı’nın kuruluşu hakkında bugüne kadar hiç duyulmadık iki farklı hikayeye de yer veriliyor.
Yazar kitabının başında Osmanlı Türklerinin Tatar çobanlarının Oğuz soyundan geldiğini ve bunların içinde sonradan Osmanlı adını alacak ailenin de bulunduğu bir kısmının o dönemde Anadolu Selçuklu sultanı olan Aleaddin Keykubat tarafından Konya ile İran arası bölgeye yerleştirildiğini aktarıyor.
Aktardığı ilk kuruluş hikayesi aslında biraz olsun meşhur Davut ile Calut hikayesini andırıyor. Hikaye bu ya; günün birinde Sultan Aleaddin Bizans imparatoru Komnenos’la büyük bir savaş içindeyken bizanslı şövalyelerden birisi teke tek dövüşe çağırdığı herkesi altetmiş ve sultanın askerleri arasında ciddi bir korku salmış. Sultanın isteğine rağmen hiç kimsenin öne atlamaya cesaret edemediği bu anda Oğuz boyuna mensup ve hayvancılık yaparak geçinen bir kişi öne atlar ve şövalye ile dövüşmek ister. Önce alaya alınan ve meczup diye dalga geçilen bu adam şaşırtıcı bir şekilde şövalyeyi öldürür. Elde ettiği zaferin ödülü olarak Sultan Aleaddin Osmancık isimli yeri ona bahşeder. Tahmin edileceği üzere bu meczup savaşçı köylünün soyundan gelenler Osmanlı ailesini oluşturan aile olur. Bu köylünün kahramanlığını ve sultanın ona olan teveccühünü duyan diğer Tatar çobanlar Osmancık’a gelerek ona katılırlar ve sayıları gün geçtikçe büyür ve devletleşirler.
İkinci hikaye ise eski Yunan da kendilerinin Zeus’un soyundan geldiğini iddia eden seçkinlerin tavrını anımsatıyor. Bu versiyonun kökeni Fatih Sultan Mehmet’e atfediliyor. Aktarılana göre Sultan Mehmet, ilk hikayenin şanına yakışmayacağını düşünerek köklerinin bizans sultanı Koımnenos’dan geldiğine inanıyordu. Bu Komnenos, ilk hikayede bahsi geçen sultan Aleaddin’in savaştığı imparator Komnenos’dur. Hikaye bu ya; Komnenos’un ordusuna katılan batıdan gelmiş bir şövalye savaşta çok yararlılıklar gösterir. O kadar yiğit ve korkusuzdur ki imparator Komnenos öz yeğeni ve generali İsaaikos’a atından inmesini ve onu savaşçıya vermesini emreder. Atını batılı şövalyeye teslim eden ve bu durumdan dolayı gururu incinen İsaaikos dinini değiştirerek Sultan Aleaddin’e katılır. Sultan Aleaddin ise onu kızıyla evlendirir ve aralarında Osmancık’ın da bulunduğu birkaç köy ve yerleşim yerini ona bahşeder. Tahmin edileceği üzere İsaaikos’un soyundan gelenler Osmanlı ailesini oluşturan aile olur.
Yukarıda anlatılan iki hikaye de yazarın hayal ürünü olabilir bununla birlikte son dönemin popüler dizisi Diriliş’te sunulan hikaye de tamamen uydurma olabilir onu da bilemeyiz. Aslında övünç kaynağını nerden geldiğimizde köklerimizde aramaktansa yaptıklarımız ve yapacaklarımızda aramak daha mantıklı olsa gerek diye düşünüyorum ama siz yine de hangi hikaye size uygunsa ona adapte olun 🙂