Sigortacılıkta suistimal sektörde sıklıkla karşılaşılan bir durum. Karşılıklı güven esasına dayalı sigorta sisteminde gerek organize olarak gerekse münferit olarak her branşta suistimaller yaşanıyor. Bu durumun en eski örneklerinden birisi Zong Katliamı olarak tarihte yerini bulmuş olaydır.
6 Eylül 1781’de köle taşıyan bir gemi 470 köle ve 17 mürettebat ile Afrika kıyılarından yola çıkar.
Gemi kaptanı Luke Collingwood, birçok gemi sahibinin ve kaptanın yaptığı gibi daha fazla kar etme düşüncesiyle taşıması gerekenden oldukça fazla köle taşımaktadır.
Sıkışık ve sağlıksız düzende yolculuk yapan köleler arasında bir süre sonra hastalıklar yayılır. Birçok köle bulaşıcı hastalık ve yetersiz beslenmeden dolayı ölmeye başlar. Öyle ki bir süre sonra 17 mürettebatın yedisi ve 470 kölenin 50’si ölür.
Olan bitenden ötürü kendini çaresiz hisseden kaptan Collingwood, gemi sahiplerine sigorta şirketlerinden zararlarını talep etme fırsatını sağlamak için hasta ve zayıf düşen köleleri birbirlerine zincirleyerek denize atmaya başlar. Bu şekilde satılamayacak hale gelmiş 132 köle sigortadan bedellerini tazmin etme umuduyla öldürülür. Olan biten bu duruma isyan eden 10 köle daha bu şekilde denize atılır ve toplamda 192 köle yolculuk boyunca hayatını kaybeder.
Gemi Jamaika kıyılarına yanaştığında gemi sahibi Gregson, kölelerin denize atılmasının gemide yeteri kadar su olmadığı gerekçesiyle yaşandığını iddia eder. Çünkü o dönem İngiliz yasalarına göre deniz aşırı yolculuklarda su sıkıntısı baş göstermişse kölelerin isyan etmelerini engellemek ve az miktardaki suyu onlarla paylaşmamak için denize atılarak öldürülmeleri yasal kabul edilmektedir.
Bu yasal izine dayalı olarak geminin sahibi Gregson ölen kölelerin bedellerini almak yani hasarının tazmini için sigorta şirketlerine başvuruda bulunur.
Poliçeden sorumlu sigortacı Thomas Gilbert, bu duruma itiraz eder. Çünkü elindeki kayıtlara göre Jamaika kıyılarına yanaştığında gemide 420 galon su vardır ve bu herkesin hayatta kalması için yeterli bir miktardır.
Bu delillere rağmen mahkeme sigorta şirketinin aleyhine karar verir ve hasarın tazminini ister.
Sigortacılar davayı temyize götürür.
Davanın temyize gitmesiyle birlikte konu İngiltere gündemini işgal eder. Kölelik karşıtları olayı katliam olarak nitelendirir ve ülke çapında büyük bir propagandaya başlarlar.
Temyize bakan yüksek mahkemeye Mansfield Kontu William Murray başkanlık eder ve kararını şu şekilde açıklar;
” Uzayan yolculuk sebebiyle içme suyu kıtlığı baş gösterince kaptanı ve mürettebatı kesin ölümden kurtarmak için kölelerin acilen denize atıldığı iddia ediliyor.
Açık ve net bir şekilde belirtmeliyim ki bir gemide su sıkıntısı çekilmesi başlı başına tehlikeli bir olaydır. Susuz ve saldırgan köleler en kötü senaryodur, en iyi ihtimalle bile çok az kalmış su rezervinin hayatta kalanlar arasında paylaşımı imkansızdır.
Bütün bunlar denizciler için ciddi hayati tehlike anlamına gelir. Bu tarz acil durumlarda kanunlarımız çok açık ve kesindir. Kölelerin denize atılması yasaldır!
Ve bu, sigortacıların karşılaması gereken bir hasardır.
Ancak Zong’da yaşananlar bu şekilde cereyan etmemiştir.
Kölelerin denize atılma sebebi su kaynaklarının azalması değildi. Elimizdeki kanıtlar gösteriyor ki, gemi su ikmali yapmadan sekiz limanın önünden geçiyor. Bulgular bana kölelerin denize atılarak öldürülme sebebinin, Zong’un sahiplerinin köleleri taşımak için sıkışık düzeni tercih etmeleri olduğunu gösteriyor.
Bu, bilerek aldıkları bir riskti, zira bu taşıma üslubunun köleler arasında hastalıklara sebebiyet verdiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu hastalıklar da Zong kölelerini satılamaz kıldı. sigortadan tazminat alabilmek için canlıları denize atmak yasal değildir. Atılan can ister at olsun ister insan olsun, köle olup olmadıkları fark etmez.
Bu ne yasaldır ne de doğru bir uygulamadır.
Sadece maddi çıkar elde etmek için boğulan köleler üzerinde tazminat talebinde bulunarak bir dolandırıcılık girişiminde bulunulduğu açıkça ortadadır.
Şahsi fikrim şudur ki kölelik müessesesi öyle aşağılık bir mertebededir ki bunun savunulacak bir yanı yoktur.
Adalet yerini bulsun, gökler başımıza yıkılsa dahi!
Kararım sigortacıların lehinde. Alt mahkemenin hükmünü bozuyorum.”
Karar sigortacıların lehine açıklanmasına rağmen katliamı gerçekleştiren kaptan ve mürettebatı hakkında işledikleri toplu cinayetten ötürü yasal işlem yapılmaz.
Bu olay sigortacıların suistimalcilere karşı bir zaferi olmasının yanında asıl etkiyi köleliğin kaldırılmasına yaptığı katkıyla sağlar.
Verdiği ilhamla kamuoyu bilinci oluşur ve sonunda 1833 yılında İngiliz İmparatorluğu sınırları içerisinde kölelik parlamento tarafından yasaklanır.