Tarih kitaplarında bolca geçerdi ve eminim çocukluğunuzda sizde okumuşsunuzdur. Yunanlıların ya da Ermenilerin l. Dünya Savaşı ve İstiklal savaşı esnasında Anadolu’da yaptıkları eziyetler işkenceler vs. Bu kitapların yazarlarının böylesi olayları betimlerken kullandıkları ifadeler herhangi birinin kanını donduracak kadar vahşiceydi. Sanki psikopatın birisi şeytanla beraber oturmuş cehennemin derinliklerinde saklı her türlü kirli, iğrenç insanlık dışı uygulamayı hayal dünyasında canlandırarak kitaba aktarmış gibiydi. Örneğin hamile kadınların karnının deşilerek bebeklerin çıkarılması ve ateşe atılması, kadınlara kızlara tecavüz edilmesi vs.
Aslında benim jenerasyonum Yunan’ı, Ermeni’yi Sırb’ı, Arab’ı kısacası Osmanlı’nın hinterlandında ve hegemonyasında yaşamış tüm etnik kimlikleri ilk olarak okuduğumuz bu kitaplarda tanıdı. Bizce Yunan ya da Ermeni güvenilmez ve bizleri sevmeyen, tahammülü olmayan insandı.
Zaman geçti ve yurt dışına üniversite okumaya gittim. Avustralya’da bolca bulunan Yunanlılardan okul arkadaşlarım oldu. İlk fark ettiğim şey çok yardımsever ve çok cana yakın olduklarıydı. Hatta tıpkı bizim gibilerdi. Biraz samimiyet arttığında bu konuyu onlara da açtım ve fark ettim ki onların tarih kitapları da aynı hikayelerle doluymuş. O zaman vardığım sonuç iki devlet aralarındaki husumeti canlı tutmak ya da birbirlerine karşı sürekli teyakkuz halinde kalabilmek için böylesi absürd anlatımlara ihtiyaç duymuşlar. Zamanla AB’nin de etkisiyle kitaplarda geçen ifadeler yumuşatıldı fakat bu olay hatırımdan hiç çıkmadı. Çünkü ben hiç bir insanın bu denli zalim ve sadistik olabileceğine ihtimal vermiyordum.
Ta ki Lviv Pogrom’unu duyana kadar.
Önce pogrom kelimesinin anlamını açıklayarak başlayalım. Kelimenin aslı Rusça ve her türlü toplu şiddet olaylarına pogrom deniyor. Fakat Türkçe de kullanılış şekli biraz daha özelleştirilmiş ve dinsel, etnik ya da siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketlerini tanımlamak için kullanılır olmuş. Bir nevi etnik temizlik.
Lviv Pogromu İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941 yılında Ukrayna’nın Lviv şehrinde, Einsatzgruppen adlı katliamcı çeteci birlikler tarafından yapılan işkenceler ve katliamlarmış. Einsatzgruppen çeteleri, SS yardımcı kuvvetleri görevini ifa ederken işgal edilen bölgelerde düzenli ordunun ardında hareket ederek, imha edilmesi gereken grupları bulur ve öldürürmüş. Kısacası Einsatzgruppen çeteleri Alman ordusu ile hareket eden SS katliam birlikleriymiş. İşte bu birliklerin içinde yer alan Ukraynalı azgın milliyetçilerin de desteğiyle Yahudilere karşı acımasız bir şekilde gerçekleştirilen Lviv katliamı sonunda ise 6000’den fazla Yahudi ölmüş.
Yazının başında tarih kitaplarında nefret kokan ifadelerin vahametinden bahsetmiş bu yanlışın artık yavaş yavaş düzeltildiğini söylemiştim. Özellikle Yunan örneğini vererek hem bizim hem onların aynı nefretle büyütüldüğüne ve bunun anlamsızlığına değinmiştim. Çünkü hiç kimsenin bu denli sadist ve zalim olamayacağını düşünüyordum
Yanılmışım…
Aşağıdaki fotoğrafları gördükten sonra anladım ki hem bizim hem de Yunanların tarih kitaplarında aktarılanlar pekala doğru da olabilirmiş. Alman işgalinin ilk üç gününde çekilen bu fotoğrafları bir Rus sitesinden aldım. Almanlar Lviv şehrine 1941 yılının 30 Haziran sabahı giriyorlar. Ukraynalı milliyetçi milisler ve destekçileri tarafından Yahudilere karşı 3 gün süreyle pogrom uygulanıyor. Gerekçe olarak Sovyetlerin hapiste tuttuğu ve infaz ettiği milliyetçiler gösteriliyor. Alman propaganda araçlarının da kullanımı ile sade vatandaşlarında katıldığı şehir çapında bir intikam hareketi başlatılıyor. Bu olay elbette sadece Lviv ile kısıtlı kalmıyor. Galiçya, Litvanya ve Letonya’da yaşayan Yahudiler de paylarını alıyor.
Aşağıda pogrom gerçekleşirken amatör ve profesyonel fotoğrafçılarca çekilen resimleri göreceksiniz. Resimler pek öyle iç açıcı değil dolayısıyla direnciniz zayıfsa hiç bakmamanızı tavsiye ederim. İşin doğrusu bu resimleri gördükten sonra karnı deşilen hamile kadınlar yada ateşe atılan bebeler ifadeleri pek de uzak görünmemeye başladı.