Arif Küme Yazıları & Denemeleri

Yenilik ve Değişim, Nasrettin Hoca’dan Masallar

Nasreddin Hoca

Teknolojinin büyük bir hızla geliştiği günümüzde işletmeler sürekli değişimin artık genel geçer bir olgu olduğunun farkına biraz geç de olsa varıyorlar. Oluşan farkındalıkla birlikte yeniliğe uyumlu vTufeyli.come değişime açık insanları istihdam etmek zorunluluk haline geliyor.

Bununla birlikte sadece istihdam politikalarıyla alınan tedbirler maalesef tek başına yeterli olmuyor. Çünkü hali hazırda içeride bulunan personelin değişime adaptasyonu daha büyük problemler yaratıyor. Çözüm olarak başvurulan dayatmalar ya da motivasyonlar çoğu zaman yeterli seviyede verimli olmuyor.

Neden mi?

Makyavelli‘nin Prens adlı eserini daha önce işlemiştik. Yazar ünlü eseri Prens’te bir hükümdar ya da yönetici için korkunun sevgiye kıyasla daha fazla tercih edilmesi gerektiğinin altını çizer.

Çünkü korku en kuvvetli yönlendiricidir.

Çalışanlar açısından baktığımızda ise patrondan ya da müdürlerinden korkmaları ya da tahakküm altında çalışıyor olmaları, her denileni yapacakları ve değişime direnmeyecekleri anlamına gelmiyor.

Çünkü demokratik bir ortamda çalışıyor ve eğer amirlerinden korkmuyorlarsa değişime açıktan karşı koyacaklardır.

Fakat amirlerinden korkuyorlarsa gizliden sabote edeceklerdir ki en tehlikelisi de budur.

Bunun arkasında yatan en büyük neden DNA’mıza işlemiş olan ve genlerimizde saklı tuttuğumuz hayatta kalma güdüsüdür.

Korku ve Hayatta Kalma Güdüsü

İnsanlık tarihinin başlangıcında, mağara ve orman insanları olarak vahşi hayvanlara ya da soğuk benzeri tabiat şartlarına dair hayatta kalma güdüsü ile eşleştirdiğimiz korku duygusu, her zaman hayatımıza yön verici özelliğe sahip olmuştur.

Yıllar geçip tabiatı hükmümüz altına aldıktan sonra bile hala hayatta kalma güdüsü ile eşleştirdiğimiz korku duygusunun hayatımıza yön vermesine müsaade ediyoruz.

Günümüz metropol insanı geçmişteki gibi vahşi hayvanlardan ve iklim şartlarından korkmuyor. Bunun yerine belirli bir konfor seviyesine sahip olduktan sonra onu korumaya yönelik korkuları ön plana çıkıyor. Kurmuş olduğu küçük dünyasına dair dışarıdan gelen bir değişim müdahalesi, kendine ve yaptığı işe dair güvensizliğinde etkisiyle konforunu kaybetme korkusuna dayalı olarak aktif ya da pasif-agresif bir şekilde savaşa ve savunmaya dayalı tavır geliştirmesine sebep oluyor.

Güven Korkunun Panzehiridir.

Bununla birlikte kendine ve yaptığı işe güvenen insan için değişim sadece yeni bir başlangıçtır. Böyle insanlara sahip olabilmek her işletme için şanstır. O halde işletmeler yeniliğe ve değişime açık insanları istihdam etmek kadar personeline işini kaybetme korkusu yaşamamaları ve kendilerine güvenmeleri gerektiğini de aşılamalıdırlar.

Çünkü çalışanlar, büyük değişikliklerin arefesinde korku, belirsizlik, kızgınlık ve diğer duygulara sarılmaya daha yatkındır.

Bunu başarabilmenin iki yolu vardır.

  • Çalışanlara eski sistemin başarısızlıklarını rekabet gücüne, karlılığa ve verimliliğe  olan negatif etkisini göstererek eski çalışma biçimlerine verdikleri desteği zayıflatmak
  • Eski sistemin yerini alacak yeni uygulamaların açık ve ayrıntılı bir şekilde açıklanmasını sağlamak.

Bir hikaye ile konuyu şenlendirelim.

Nasreddin Hoca yaşlanmış ve uykusuzluk çekmeye başlamış. Her şeyi denemiş ama hiçbirinin faydası olmamış.

Hoca uyuyamadığı zaman evdeki kimseyi de uyutmuyormuş. Gece tüm aile için kabus oluyormuş.

Aile çaresizce, her yöntemi araştırmış. Sonunda bir hipnozcu bulmuşlar. Hipnozcu, Nasreddin Hoca ile göz göze gelmiş  zincirli bir saat göstermiş ve demiş ki:

“Eğer inanırsan uyursun, sadece birazcık güvenmen gerek. Bana güven, o zaman bebek gibi uykuya dalacaksın. Gözünü ayırmadan bu saate bak.”

Adam saati sağa sola sallamaya başlamış.

“Sol-sağ, sol-sağ. Gözlerin yoruluyor, yoruluyor, yoruluyor. Uyuyorsun, uyuyorsun, uyuyorsun.”

Ev ahalisi coşku içinde ve merakla olan biteni izliyormuş. Bir süre sonra Nasreddin Hoca’nın gözleri kapanmış ve derin bir uykuya dalmış. Hipnozcu gururla kapının dışına doğru yönelmiş, ücretini almış ve evden ayrılmış.

O çıkar çıkmaz Nasreddin Hoca tek gözünü açmış ve demiş ki:

“Gitti mi o deli?”

Bu kadar şeyi anlattık ama en önemli kısmı eklemeden geçmeyelim. Değişim ya da başka bir konuda çalışanlarınızı korku ya da ikna yoluyla adapte ederken her ne yaparsanız yapın, asla deli hipnozcu’nun  pozisyonuna düşmeyin.

Vesselam…