Dün gece bir rüya gördüm, onu gördüm.
Ağustos sıcağının sebep olduğu önceki gecelerden kalma uykusuzluğun verdiği yorgunlukla, yengeç misali yan yan girmiştim yatağa.
Kafamı yastığa koyar koymaz da uyumuştum.
Rüyamda neresi olduğunu bilmediğim bir yerde karşılaştım kendisiyle. Kömür gözlerini göz hizamdan yere doğru yarım kavisle gezdirirken yüzünün aldığı hal kor gibi düşmüştü yüreğime.
Saçlarıyla kıskandıracak kadar güzel, endamıyla titretecek kadar alımlıydı.
Sabah uyandığımda hatırladığım tek şey buydu. Ve çok gençtik ikimizde
Çocuktum onu ilk gördüğümde. Simsiyah düz saçları omuzlarına dökülür, yürürken bir ona yana bir bu yana sallanırdı ve ben gizlemeye çalıştığım bakışlarımla hayran hayran izlerdim onu.
Çocukluk aşkı dedikleri bu olsa gerek.
İçinde cinsellik barındırmayan tamamen güzelliğe duyulan hayranlık yani.
İterek, saç çekerek oluşturulmak istenen farkındalığa ilaveten bazen sadece onu güldürebilmek için ayran kasesine kafa sokulmasına kadar varan şapşallıklarımı hatırlıyorum.
Sonra yıllar geçti aradan ve herkes gibi bizde büyüdük.
Üniversiteyi kazandığım sene ona olan ilgimi açtım. Uzun sohbetler ettik geçmişe ve geleceğe dair. Bazen utanır gözlerime diktiği gözlerini kaçırıverirdi. O anlarda yüzünün aldığı hal beni benden alırdı.
Kavak yelleri esiyor ama yaz da bitiyordu. Şehir dışındaki üniversiteme gitmeye yakın bir yüzük aldım ona. Tabi bir de kendime. Boynumdaki kolyeme takmıştım yüzüğü tam göğsümün üzerinde kalsında unutmayayım diye.
Sonra mesafeler girdi aramıza. O bana uzaklaştı, ben ona.
Bir akşam telefonda görüşürken daha uzun yıllar okumayı planladığımı hatta yurt dışına gitmek istediğimi söyledim. En iyisi bekleme beni dedim. Git kur hayatını, mutlu ol dedim.
Tamam dedi usulca, hiç tartışmadan. Olur dedi. Kim bilir belki de onun diyemediklerini ben demiş ikimizin de üzerinden ağır bir yükü kaldırmıştım.
Yıllar geçti ve ben aynen ona dediğim gibi yurt dışına çıktım. Altı sene hiç dönmedim. Gurbette yedinci seneye dönerken kısa bir tatil için memlekete döndüğümde nasıl olduysa kucağımda aile albümünü karıştırırken buldum kendimi. Uzakta geçen yılların farkını kapatmak, kaçırdıklarım için resimlerle teselli olmak içindi herhalde. Hızlı hızlı göz gezdirirken albüme, gördüğüm bir resimle bir anda irkildim. Annem dünyalar güzeli bir kızın gelinliğine takı iliştiriyordu. Gelinliği ile o kadar güzeldi ki bir süre etrafımdaki kimseyi duyamadım, konuşamadım hatta yutkunamadım.
Oydu, evlenmişti. Hatta çocuğu bile olmuştu. Demek ki bulmuştu birini. Mutlu olmak, yuva kurmak istemişti ve her genç kız gibi onun da hakkıydı bunları istemek.
Sonra ben tekrar döndüm gurbete. Bu konuyu kalbimin en gizli dehlizlerinde saklayarak.
Fakat insan tabiatına dair bir gerçek vardır.
Saklarsan unutmazsın.
Misal, belki bir makası nereye sakladığını unutursun ama makası sakladığını asla unutmazsın. Ya da bir şeyi sakladığını unutmamışsındır ama neyi sakladığını hatırlayamazsın.
Bu da böyle bir şeydi işte. Bazen saklandığı yerden çıkıyor olur olmaz zamanlarda aklıma geliyordu. Bazen de kalbimin ta en derininden gelen sızıya anlam veremiyor, konduramıyordum.
Aradan yıllar geçti ve ben tekrar kesin dönüş yaptım. İş güç falan derken hayat gailesi içerisinde boğuşmaya başladım. Zaman zaman onunla alakalı haberler alıyordum. Duyduğum kadarıyla eşi ile arası bozuktu ve sürekli kavga ediyorlardı.
Bir gün bir yerde tam kapıdan çıkarken karşı karşıya geldik. Hüzünle kaplı gözleri gözlerime değdiğinde burnumun direği sızlamıştı. Karmakarışık duygular içerisinde dağılmıştım. Hızlı bir şekilde selam verip uzaklaştım.
Çok değil bir kaç ay sonra ayrıldığı eşi tarafından öldürüldüğünü duydum.
Aklıma ayrılmak için açtığım telefon geldi. Pişmanlığın, ömür boyu pişmanlığın ne demek olduğunu çok iyi anladım. Kelebek etkisinin insanların hayatını nasıl değiştirdiğini anladım.
Kelebek Etkisi Nedir?
Aslında bir metafordur.
Bir kelebeğin peşin sıra çırptığı kanatların yarattığı türbulansın sönmeyip binlerce kilometre uzakta kasırgaya neden olabilmesine verilen isimdir.
Zincirleme reaksiyon da denebilir. Basit ifadesiyle, bir olayın tetiklediği ve kimi zaman kaos boyutlarına ulaşabilen olaylar zinciri yani.
Misal trafikte ilerlerken arabanın stop ettiğini düşünün. Arkanızdaki binlerce arabanın da duraklamasına, gidecekleri yere daha geç varmalarına neden olacağınız artık kesindir. Böylece bu araçların içindeki insanların kaderini değiştirmiş olursunuz.
Nasıl mı?
Misal, bu duraklama sayesinde ölümlü bir kazadan, çarpacak bir arabadan kurtulmalarına vesile olursunuz.
Çünkü çarpışacakları arabayla kesişecekleri noktaya sebep olduğunuz duraklama yüzünden daha geç ulaşırlar.
Ya da tam tersi. Bilmeden ölümlerine gönderir, sebepleri olursunuz
İlla ölüm değildir sonuç. Misal sadece eve geç geldikleri için eşleriyle kavga etmelerine ve boşanmalarına da sebep olabilirsiniz.
Yani demem o ki, kadere inanıyorsanız onun örgüsünü nasıl ördüğüne de kafa patlatmalısınız. Attığınız her adımın, söylediğiniz her sözün sorumluluğunu hissederek yaşamalısınız hayatı.
Dedim ya dün gece rüyamda gördüm onu.
Belki de kelebekler kanatlarını çırptıkça keşkelerimizle yüzleştiğimiz tek yer rüyalar alemi.
Ve sakladıklarımızı asla unutmadığımız tek yerde orası olsa gerek.
Vesselam…