İngiliz filozof Thomas Hobbes geometriden tarihe kadar bir çok alanda çalışmalar yapmıştır. Gözden düşmüş eski bir bakanın oğlu olan Hobbes 1608 yılında Oxford’tan mezun olmuştur. Hayatının büyük bölümünü aralarında Kral II. Charles’ında bulunduğu genç asillere hocalık yaparak geçirmiştir.
Thomas Hobbes’un ”Leviathan” isimli eseri en çok tanınmasını sağlayan eserdir. Toplumsal sözleşme kavramını açıklayan eser, batı dünyasında siyaset felsefecileri üzerinde büyük etkiler yapmıştır. Eser Paris’te yayımlandığında Fransız entelektüel çevrelerinde kızgınlıkla karşılandı. Hatta Hobbes, kralcı düşüncelerinden ötürü ceza almaktan ancak politika dışında kalacağına dair yemin ederek kurtulabildi.
Hobbes, Leviathan’ı İngiltere iç savaşı’ndan hemen sonra yazmıştı. Kitabın savunduğu fikir, anarşinin önlenmesi için bireylerin güçlü bir hükümeti tercih edecekleri yönündedir. Toplumun barış içinde yaşamasını sağlayan ”toplumsal sözleşmenin” güçlü, inisiyatif alabilen ve iradeli yöneticiler tarafından korunabileceğini aksi takdirde toplumun kaosa sürükleneceğini iddia eder. Yazar bu kaotik durumu kitabında ”state of nature” olarak ifade eder. Yani bu durum herhangi bir toplumsal sözleşmeye veya anayasaya dayalı otoritenin olmadığı bir durumdur. Bu durumun sonucu olarak doğaları gereği bencil insanların kısıtlı kaynaklara yönelik egemenlik için durmaksızın savaşacakları ve böylelikle yeni bir otorite kurulana kadar bitmek bilmeyen sınırsız bir kaos yaşanacağı öngörülür. Bu kaotik durum kitabında “eğer iki insan aynı şeyi istiyorsa, ve ikisinin birden o şeyi kullanması mümkün değilse, o ikisi düşman haline gelirler ” şeklinde ifade edilmektedir. Thomas Hobbes bu koşullar altındaki bir yaşamı ”kasvetli, yoksul, çirkin, hayvani ve kısa süren” olarak tanımlar.
Hobbes’a göre bütün bu kaotik durumu elemine edebilecek çözüm, bireylerin bir araya gelip bir toplumsal sözleşme (anayasa) yaparak haklarına vekil tayin etme suretiyle ortaya çıkaracakları Leviathan isimli bir kurumdur. Hobbes’un çözüm olarak sunduğu Leviathan bir yönetim biçimi değildir. Leviathan egemenin kendisidir. Çünkü birden fazla sayıda egemen olması durumunda yine kaotik durumdaki çıkarlar çatışmasının doğabileceğinden korkmuştur. Yani Leviathan mutlaki, meşruti yahut demokratik farketmez güçlü devletin kendisidir. Özetle Leviathan bireyin konforlu yaşama amacının bir sonucudur. Çünkü çoğu zaman güç, korku saldığı kadar konforda dağıtır.
Hobbes’un güçlü iktidara verdiği destek ve state of nature‘a ilişkin saptamaları büyük ölçüde yaşadığı iç savaşlar dönemi İngilteresi’nden etkilenerek yapılmıştır. Bu dönemde içsavaşın zorlu şartlarından ötürü hukuk kavramının varlığı önemini kaybetmiştir. İnsanlar yaşamak için savaşmaktadır ve kazananı olmadığı müddetçe çatışma süreklilik arzeder. Sürekli varolan çatışma ve güvensizlik duygusunun sebep olduğu boşluğa düşme hissi ise güçlü ve egemen devleti arzulamadaki en temel etkendir.
AK Parti Leviathan ise Muhalefet Ne?
Leviathan kelimesinin kökeni İncilden gelmektedir ve adını bu kutsal kitaptaki efsanevi bir deniz canavarından alır. Hobbes devleti betimlemek için bu canavarı bir metafor olarak kullanmıştır. Yani onun bakış açısına göre devlet, papalığın yüklemiş olduğu kutsallık anlamından çok bireylerin beslediği güçlü bir canavardı. Canavardı çünkü aslında hak ve özgürlüklerini korumak için bireylerin vekaletiyle oluşturulan devlet bazen kayboluyor despot yüzü ön plana çıkıyordu. Zaman zaman ayaklanma ve isyanlar gibi toplumsal yaşamda kaosa yol açan reflekslerle cevap bulan bu tür despotik devletler ya isyanı bastırıyor ya da toplumun isyancıların liderliğine olan inançları sonucu tekrar yapılanıyordu. Buna rağmen bireyler her zaman egemen bir gücün varlığını yokluğuna tercih ediyorlar ve kaosu öteliyorlardı.
Tüm bu saptamaları baz alırsak 1 Kasım seçim sonuçlarını, geçtiğimiz 3,5 aylık süreçte uç veren kaotik duruma karşın ihtiyaç duyulan güçlü bir iktidara meyilim şeklinde yorumlayabiliriz. Bir an için muhalefetin savıyla hareket ederek AK Partinin bu kaotik durumu elleriyle hazırladığını ve seçim zaferini elde ettiğini kabul edelim. Üzücü olan sonuç Türkiye’de hükümet olmaktan çok olası bir kaotik durumun parçası olmayı kabul eden ve buradan beslenen muhalefetin varlığıdır.
Halbuki AK Partinin hükümet olabilmek için oynadığını iddia ettikleri oyunu bozabilecek öngörüye sahip olabilseler ve hükümeti kurmayı öncelik haline getirebilselerdi bugün kesinlikle farklı bir Türkiye siyaseti yaşıyor olurduk. Cemaat destekli bir 17-25 Aralık kumpasının yada çözüm sürecinin mimarı olan ve %51 oy çokluğu ile seçilmiş bir cumhurbaşkanına yönelik ”seni başkan yaptırmayacağız’‘ kampanyasının halkta bulduğu karşılık ”kaos sizin olsun, despot yada değil, ben Leviathan’ımdan memnunum” şeklinde olmuştur.
Dilerim muhalefet gerekli dersi çıkarmıştır. Çünkü ne olursa olsun herkes konforunu sever ve mecbur kalmadıkça feragat etmez…