Bir tanıdığım vardı rahmetli oldu. Bir ayağı kısaydı. Dolayısıyla topallayarak yürürdü. Gençliğinde biraz deli biraz coşkun biraz da serkeş bir adam olan bu tanıdığım, topallığına olan kızgınlığını içip içip attığı şu naralara saklarmış; ”Felek, felek, topal felek !” Muhtemelen anlam veremediğimiz şeyler başımıza geldiğinde hayata dair bir şaşkınlık, korku veya […]