14 yaşındaki Arzu gün öğle saatlerine yaklaşmasına rağmen hala evde pijamalarıyla gezerek tembellik ediyordu. Pandemi yüzünden okullar uzun süredir kapalıydı ve internetin sürekli kesilmesinden ötürü dersleri de tam anlamıyla takip edemiyordu. Elinde akıllı telefonu ile instagram hesabını kontrol derken mutfaktan annesinin sesi duyuldu; – Arzu, kızım bana bir iyilik yapar […]
Other News
İyiler ve Kötüler
Çelimsiz gövdesine rağmen kendinden beklenmeyecek ölçüde seri ve kavi adımlarla yürüyen çocuğun önünü aniden iki serseri kesti. Uzun boylu olanın kolları faça doluydu. Kısa olan ise sürekli üst ön dişlerinin arasından yere tükürüyordu. İkisi de çelimsiz çocuğa nazaran oldukça yapılıydı. Korkudan bembeyaz kesilen çocuk yalvaran gözlerle kendini onlardan sakınmaya çalışıyordu. […]
Yalanlar
İki çocuk yetimhanenin orta yerindeki incir ağacının altında sessizce oturuyordu. Sarı saçlı olanı aniden arkadaşına döndü ve “Biliyor musun, benim babam çok iyi futbol oynardı.” dedi. Öbürü hiç beklemeden cevap verdi “Ne olmuş yani benim babam da çok hızlı koşardı” Gerçek şu ki, her iki çocukta babasını hiç tanımamıştı. Yine de […]
Kendine Cehalet, Kendine İhanet
Uzun zaman oldu yazmayalı. Aslında yazıya nereden başlayacağımı bilemiyorum Bazen gerçekle kurgu arasında gidip gelen aklımın, ruhumu taciz ettiğini hissediyorum. Misal, yağmurlu gri bir gökyüzünde dolaşan kara bulutlar etrafa nasıl kasvet saçıyorsa, aklımla ruhumun birbirine ettiği beddualar da benliğimi öyle sarıp sarmalıyor desem yeridir. Gerçekle kurguların iç içe geçtiği yerde […]
Veda – Ceylan Gözlüm
Artık çok hatırlanmaz ama Esenler otogarı ilk açıldığında çok ses getirmişti. Selefi Topkapı otogarı ile karşılaştırıldığında neredeyse uzay üssü gibiydi desem yeridir. Uzay üssü ya da başka bir şey hiç farketmez otogarlar hüznün kol gezdiği yerlerdir. Çünkü bir daha ki kavuşmanıza kadar sevdiklerinizi gördüğünüz son mekanlardır. Ceylan ismini ben koymuştum […]
Okumayı Neden Seviyorum?
Okumayı çok sevdiğimi bilen etrafımdaki dostlarım, arkadaşlarım kimi zaman bana neden bu kadar çok okuduğumu soruyor. Hatta bazen sormaktan çok tenkit ediyorlar. Kendimi bilmeye başladığım ve okuma yazmayı söktüğüm yaşlardan beridir ben bir okurum. ”Okurum” diyerek aslında kastettiğim şey, benim için okumamanın imkânsız olduğudur. Hatta diyebilirim ki kitap okumak, yaptığım bir şeyi […]
Vesikalık Fotoğraf – Çavuş’un Hikayesi
Taze birer yara gibi bu hikâyeler, ben yazdıkça ve sen okudukça sızlamaya devam edecek, ta ki kabuklarını bağlayıp kendini unutturana dek. Bu anlatacağım hikâyeye nasıl geldim bilmiyorum. Hayallerimle canlandırdığım bu insanlar bilinçaltımda saklanırken şarka tayini çıkmış memurlar gibi gönülsüzce buluyorlar yollarını. Her birinin hikâyesi Şahmeranın yüzü gibi güzel, beline uzanan saçları […]
Kanadı Kırık Kuşlar
Sen hiç ağzında ekmek parçasıyla, ağlamaktan katılırken yüzü kıpkırmızı olmuş bir çocuk gördün mü ? Ben hiç unutamadım… Oturduğum semtin Cami’sinin karşısında bir banka şubesi vardı. Hala da var aslında. Ortaokul yıllarımda yaz aylarında okulun bitimine yakın bankanın giriş kısmının az ötesinde yere genişçe bir naylon serer üzerine özenle serdiğim […]
Zamanımızın Bir Kahramanı – Peçorin
Kötü insan var mıdır ? Yoktur. Kötü olduğunu kabul eden kaç kişi gördünüz ki etrafınızda ? Nihayetinde sorduğunuz zaman herkes iyidir. Peki kimin gerçekten kötü olup olmadığını nasıl anlarsınız ? Sorunun cevabını beraber bulalım. Rus yazar Lermontov‘un yazdığı tek hikaye olan ”Zamanımızın bir Kahramanı” isimli eserini okudunuz mu bilmem. İlk […]
İvan İlyiç’in Ölümü
İvan İlyiç’in Ölümü okuduğum en büyük pişmanlık ve mukadderatla hesaplaşma hikayelerinden biri. Ölüm döşeğindeki İvan İlyiç isimli bir adamın kendini ve hayatını sorguya çekmesi üzerine kurulu. Hayatın anlamını, ölüm ve yaşam olgularını sorgulayarak bulma çabası bir yana, mutluluğumuzu üzerine bina ettiğimiz arzularımızın, heveslerimizin ve hayallerimizin aslında bizi nasıl da kandırdığını […]